Bağlamayı Öğrenişim, Yusuf Ağabey ve Yoksuli
1953 yılında doğduğum Hekimhan ilçesinin Ballıkaya köyünde okudum ilkokulu. 1966-1972 yılları arasında Akçadağ Öğretmen okulunda okudum. Köy Enstitülerinde olduğu gibi Öğretmen Okullarında da her öğretmen adayının bir müzik aleti çalması zorunluydu. Flüt ve mandolin çaldım okuduğum süre içinde. Köyümüzün Alevilik kültürü bağlamında Hekimhan-Arguvan-Sivas üçgeninde ve de ülkemizde önemli bir merkez olması nedeniyle birçok akrabamız dede âşıktı, yani “zakir”di. Dolayısıyla geleneksel çalgımız bağlama ile de ilgim vardı.
Altmışlı yılların ortaları olmalı…
Meme Dayı en yakın komşumuzdu. Küçük kızlarından ikisi okul arkadaşımdı. Büyük oğlu Yusuf Ağabey, türkü söylemeyi çok severdi. Bazen evlerine gider, İmam Dede’den aldığı curayı indirir, kibrit çöpü ile çalmaya çalışırdım. Tezene nereden bulunsun? Karşı mezarlığın yanında bir kiraz ağacı vardı, köyün tek kiraz ağacı. Kış günü de oraya kim gitsin?
Öğrenmek için almıştı, ama pek ilgilendiği yoktu. Belki de ben ondan çok ilgileniyordum. Kibrit çöpü ile “tın tın” ses çıkarıyordum ama 12 perdede makam bulmada da zorlanıyordum. Yine de bazı türküleri çalmayı başarmıştım. Ne Yusuf Ağabey ne de ben doğru dürüst öğrenemedik bağlama çalmayı. Ama bağlama çalmayı bu curadan öğrendiğimi belirtmeliyim.
Benden sekiz yaş büyük olmasına karşın bağlama ve türkü konusunda ortak yanımız vardı. Rahmetlik Yusuf ağabey, “Sen çal, ben söyleyem” derdi. Onun için amaç yalnızca sazın sesinin kendisine eşlik etmesiydi. Bağlamayla ezgi uyumu çok da önemli değildi. Sesi duydukça coşardı. Söylemeyi çok severdi. Bazen Eli Kulağa Atma” geleneğini uygulardı.
Aradan geçen birkaç yıldan sonra Almancıların çoğalması ile teyp, kaset, plak ve benzeri araç gereçler çoğalmış; Yusuf Ağabeye de Almanya’daki kız kardeşi teyp göndermişti. Arguvan, Hekimhan, Çamşıhı yöresi türküleri başta geliyordu onun için. O yıllarda Vahap Alkan ve Yoksuli’nin plakları çok dinlenirdi. O da bu âşıkların türkülerini söylerdi daha çok. Vahap Alkan’ın “Battalın Ağıdı”, “Yıldız Gelin”, Âşık Yoksuli’nin “Mühür gözlüm bu güzellik sendeyken”, “Bahçenizde bir taş attım vişneye” dinlenen-söylenen türkülerde ön sırayı alıyordu.
Mühür gözlüm bu güzellik sendeyken
Gel eğlenek gel eğlenek bir zaman
İhtiyar olmadan gençlik eldeyken
Gel eğlenek gel eğelenek bir zaman
Dağlar yeşil geymiş ovalar zümrüt
Doyup usanmadım sanki bir cennet
Yaylalara göçmüş bizim aşiret
Gel eğlenek gel eğlenek bir zaman
Yoksuli‘yim der ömür bitmeden
Kız gülek oynayak ecel çatmadan
Yaylalara göçmüş bizim aşiret
Gel eğlenek gel eğlenek bir zaman
Günlük tutmak alışkanlığım nedeniyle birçok konu, olay, kişi ve benzeri olguları kaydediyorum.
30 Nisan 2009 günü saat 20.20’de Flaş TV’de “Celal Yarıcı İle Türkü Kervanı” adlı programa katılan sanatçı Türkü, “Bahçenizde bir taş attım vişneye” türküsünü söylemeye başlayınca bunlar aklıma geldi ve kâğıt kalemi alarak yazmaya başladım. Böylelikle de aldığım notları sizlerle paylaşmış oldum. Dolayısıyla kırk yıl öncesine gitmiş oldu düşüncelerim. Hem Âşık Yoksuli’yi, hem de Yusuf Ağabeyi rahmetle anıyorum.