USD42,70
%0.230
EURO50,14
%0
CHF53,68
%0.130
GBP57,18
%0.160
EURO/USD1,17
%-0.10
BIST11.278,49
%0.40
Petrol61,24
%-0.07
GR. ALTIN5.940,63
%1.43
BTC0,000000
%0
Turan Meral
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. BABAMIN BAKOSLARDAN AYRILIP ARGUVAN IN KIŞLA KÖYÜNE YERLEŞME SERÜVENİ

BABAMIN BAKOSLARDAN AYRILIP ARGUVAN IN KIŞLA KÖYÜNE YERLEŞME SERÜVENİ

featured
service
0
Paylaş

Babam Battaliçevuş’un,

Drejan aşireti Bakoslar oymağından ayrılıp Arguvan’ın Kışla köyüne yerleşme hikayesini anlatmak için, Dedem (annemin babası) Hırğızın Hasso yu anlatmak gerekir.

Hırğızın Hasso gil Horasandan göç eden (Drejan aşireti ile bir bağlantısı olmayan) 4 kardeş Sivas ‘ın Divriği yöresine gelirler, yazın koyunlarını otlatmak için Drejan aşiretinin gittiği yama yaylasına koyunlarını otlatmaya gidiyorlar ve Drejan aşiretine karışıyorlar, bundan böyle Drejan aşireti ile konup göçüyorlar. O zaman yamadan Kuruçaya 3-4 yerde konaklayarak gidilirmiş, bu konaklama yerlerinden biride Kışla yakınlarında,,Oba burada konaklar bir gün dinlenir öyle göçerler, İkinci gün oba göçe hazırlanır katırlar yülenir ikici konaklama yeri olan Hekimhan’ın Çeki köyü yakınlarına göçün bir kısmı indirilir, Kışlada kalan diğer eşyalarını almak için Kışlaya döndüklerinde eşyaları bekleyen kardeşlerinin öldüğünü görürler orada defnedip burada bir zaman kalırlar, buradaki iklim yarı yayla yazın çok sıcak olmadığını ve koyunları için oldukça geniş meralar olduğunu keşf ederler, yama yaylasına gitmekten vazgeçip, Kışla’da kalmaya karar verirler Bakoslar göçü yükler yamaya gider bu üç kardeş Kışlada kalır. Fakat mezhep ve etnik ayrılığı nedeniyle Kışlalılar bu ailenin köye yerleşmesini istemezler, aralarında kavga çıkar, Çeki de oturan Drejan’nın ağası Şatıroğlu Mustafendiye haber gider Mustafendi köye gelir Türkmenlerle konuşur köylüleri ikna eder ve Dedem Hırğızın Hassolar 1800 yılların sonuna doğru kışla köyüne yerleşirler. Zaman içerisinde Kışlalılarla çok güzel komşuluk ilişkileri olur, mezhepsel ve etnisel önyargıları kırarlar, babam gil Cem törenlerine katılır, bayram ve Cuma namazlarına köyün yaşlıları hep beraber giderler, bizim köyde cami oladığı için komşu köy Tatkınık’a giderler oradaki cemaat şaşırır aleviler namaz kılarmı diye hayrete düşerler, Yöreye örnek olacak kültürel kaynaşmaya öncülük yapmışlardır. Yöremizde kirvelik kavramı kardeşlik bağı kadar kutsaldır, birbirleri ile kirvelik yapmışlar fakat kız alıp vermemişlerdir, 2000 yılında bu önyargıda kırılır, komşu köyler tarafından garip karşılansada birbirini seven gençler evlendirildi.

Hırğızınhasso gil Yazın drejanlılarla yamaya kışın kışlaya, böylece içli dışlı olurlar drejan aşiretine karışırlar, kendilerini Drejanlı olarak tanımlarlar. Daha sonraları yaylacılığı bırakıp kışlada tarımla uğraşırlar fakat drejanlılarla hep münasebet içindedirler.

Burada Kışladan bahsetmek gerekir, annemin analtımıyla , Kışla köyü altı kez yıkılıp viran oluyor, altıncısı çok trajik bir yok olma, Elazığ yöresinde yaşayan bir kabile cinayet nedeniyle fıratı geçip kuzeybatıya göç ederler konaklaya konaklaya kışlaya kadar geldiklerinde terk edilmiş ayakta kalan üç ev bulurlar, bir süre geçici burada kalırlar, bakarlar ki terk edilmiş evlerin sahipleri gelmiyor, yerleşmeye karar verirler ve yedi sekiz sene burada yaşarlarken, Elazığ’daki hasımları bunları bulur ve köyü olduğu gibi yakarlar bu kabile komşu köylere göçerler. Kışlanın bir adıda Ören olarak geçer.

Dersim tarfında göçen Gallo mamonun dedesi Cafer iki kardeşi ile birlikte gelir ören olan köyün yanına yerleşirler, 1800 lerde, Komşu köy Asmacada kışlakçı olarak oturan Hüseyin Kahya; köpekleri vardır, birgün köpek köy çeşmesinin kurnasından su yalarken Asmacalı Hıdırın karısı görür ve (KAFAN SAHİBİNİN KAZANINDA KAYNASIN) yörenin en ağır hakaret içeren sözünü söyler, bunu duyan Hüseyin Kahyanın karısı ümmü kocasına hemen göçüyoruz der ve üç kardeş Kışlaya göçerler, yine 1800 lerin sonunda Dersimden Alipilik kardeşiyle gelir yerleşir köy büyümeye başlar bu aileler aynı mezhepten oldukları için kimse kimsenin yerleşmesine karışmaz hatta yardımcı olurlar, 1900 lerde Dersim Şavak’tan Dersimli Hıdır denilen bir aile daha gelir yerleşir. Hekimhan’a bağlı bir köy, 1952 yılında Tahirköy, Arguvan adıyla ilçe olunca Arguvan’a bağlanır. Köyde sadece tarım ve az da olsa hayvancılıkla geçimlerini sağlamaya çalışırlar, okuyan gençler memuriyet nedeniyle diğer gençler iş sebebi ile şehir merkezlerine göç ederler köyde seçim sandığı kurulacak kadar nüfus kalmayınca 2014 tarihinde köyün tüzel kişiliği biter ve Kışla haritadan silinir. Umut ediyorum ki köyümüz tekrar tüzel kişilik kazanır ve benim çocukluğumdaki o neşeli, coşkulu günlerine kavuşur.

.

Tekrar Bakoslara gelelim Dedem Çavuşun babası Kurdo nun iki çocuğu vardır , Çavuş asıl adı Ahmet (Çavuş demişken bir gün jandarma kuruçaya gelir, Çavuş’a Ahmet Meral’ı sorar Çavuş Ahmet Meral kim olaki der düşünür bir türlü çıkaramaz, bunu tanısa tanısa hussiossenin babası osso tanır der Osso’ya gider yav osso Ahmet Meral kim der, jandarmalar soruyor, Osso bir kuzu kesersen söylerim der Çavuş keserim der, e Çavuş Ahmet Meral sensin der), o dönem insanların ismini unutacak kadar lakapları ile büyüyüp yaşadıklarına traji komik bir örnek) ve Ayşe, Ayşe’nin anası ölünce, Parçikan aşiretinden tekrak evlenir bu kadından Ammo ve Mayre adında iki çocuğu daha olur.

Burada başka bir başlık açmak gerekir 1900 lerin başlarında Bakoslardan Husiossenin babası Osso, Kurdoyuivenin babası İvo, Daştinin babası Iğini, Bekirin babası Ivo, babamın dedesi Kurdik ve birkaç aile bir dönem her nedense yama yaylasını bırakıp Erkenek yaylasına gidiyorlar, Bakoslardan Sıliaştanenin kardeşinin mezarı Erkenek yakınlarında. Çavuşun babası Kurdik ve iki aile daha Erkenek yaylasına çıkan KÖSYEN Aşireti ile birlikte Besni ovasına Fırat Havzasına inip iki sene orda kışlıyorlar, kurdık ın kızı Ayşe yi Kosyanlı Hacımamad ile evlendiriyorlar, Gakko isimli bir amcazademiz orda vefat ediyor mezarı Koysan (Kuru göl) mezarlığında. sonra tekrar bakoslara karışıyorlar, babam gil Kosyan’a gittiklerinde mezara uğrayıp Fatiha okurlardı. Biz üçüncü kuşak Halen dayı yeğen ilişkilerimiz çok sıcak bir şekilde devam ediyor.

Tekrar bizim kışlaya göç olayına gelirsek İlerleyen zaman içerisinde annemin babası Hasso ile Babamın babası Çavuş aşıretten iki kız kardeşle evlenir, böylece akrabalık başlamış olur.

Gel gelelim annem ile babama ve babamın bakoslardan ayrılıp kışlaya yerleşmesine; 1936 yılında iki teyze çoçuğu annemle babam evlenirler. Annem kuruçaya gelin gider , kayınbaba, kayınana ve kaynı Mahmut(hışşo) ile birlikte yaşarlar, bir yıl sonra dedem çavuş vefat eder iki sene sonrada nenem vefat eder , babam, amcam (amcam hastalıklı) ve annem birlikte kuruçayda, yaylada akrabalarla birlikte yaşamına devam ederler.

1940 tarihinde babam askere çağrılır, o dönem ikinci dünya yavaşı sıraları askerlik çok uzun babam 4 yıl askerlik yapacak, annem babama ,ben babam gile yani Kışlaya gideyim kaynımla yalnız göçemeyiz çadırımı kime kurduram kime toplatam, en iyisi babamlarla yaylaya gider kışında Kışlada kalırım der , babamda uygun görüyor annem kışlaya babam askere gider 4 yıl askerlikten sonra kışlaya geldiğinde annemin bir ev yaptırdığını ve birkaç arazi parçası edindiğini ,görür ve kışlaya yerleşmeye karar verirler, babam kuruçaydaki ve Yazıhan daki yerlerini amcası amoya bırakır kışlaya yerleşir.

Kışlada toplam 21 hane yaşıyor Köyün mimarisi genelde iki katlı kerpiçten yapılı alt katta ahır,ağıl, samanlık, ev damı denilen bir kiler üst katta yaşam alanı her evin komşuların ve gelen misafirlerin oturacağı salon olarak söyleyeceğimiz bir odası bulunurdu. Babam 1960 yılında bataryalı bir radyo getirdi iki adet pili var biri kare diğeri silindir şeklinde, dama iki direk dikip fincan dedikleri iki aparata kablo bağlayıp kablonun ucunu pillerden geçirip radyoya taktılar radyo çalışmaya başladı. Her akşam tüm köylüler bize toplanıp radyo dinliyorlar. Bir (ANEKTOT) komşu köy Doyrandan Tutarın oğlu Mısto bize gelmişti akşam komşular toplandı radyoda türküler söyleniyor Mısto bu türküleri kim söylüyor diye sorunca abim Bekir bunlar masanın altında deyince adam bende masanın altına girsem kaval çalsam buradan duyarmısınız dedi ve masanın altına girdi kavalı çalmaya başladı, abim radyoyu açtı türküler başlayınca kavalsesi türkü sesine karıştı abim Mısto türkücüleri ordan kov dedi Mısto kimseyi göremiyorum dedi abim sen göremezsin çık de onlar çıkarlar o arada abim radyoyu kapattı Mısto kavala devam etti. Düşünebiliyormuyuz yıl 1960 çok geç değil fakat yörenin ne kadar geri kalmışığını göstermektedir.

Söz Doyrandan açılmışken yörede anlatılan bir olaydan daha bahsetmek gerek. Aylardan ramazan doyranlılar oruç , fakat güneş bir türlü batmıyor, köyün akildanesi gençleri tolayıp Doyran dağına çıkıyor, güneşi taşlarlarsa güneş daha çabuk batacak, başlıyorlar güneşi taşlamaya, gençlerden biri çok hızlı taş atmaya başlayınca, akildane lo lo yavaş at (gırrığına) burnuna vurursan geri döner sen taş atmayı bırak der.

Köyde çok güzel komşuluklar var, köyde hiçbir olumsuz olay yaşanmıyor. Köyde 1930 larda okul var çevre köy çocukları bizim

köye okumaya geliyorlar, fakat 1950 lerde okul kapanıyor,ben 1960 yılında okula başladığımda 5km uzaktaki Tatkınık köyüne hergün yaya sabah gidip akşam dönüyoruz, tek öğretmen var 5 sınıf aynı odada ders yapıyoruz, çok karlı günlerde abim beni terkisine alır atla okula bırakır akşam dönüşe gelip alırdı, ikinci sınıfa geçtiğimde köyümüze yakın 2 km Çiftlik köyüne okul açıldı oraya gidiyoruz yakın ama arada büyükçay dediğimiz dere akıyor köprü yok aralıklı taşlar konarak taşların üstünden sekerek geçiyoruz, burdada sıkıntı kışın taşlar buzla kaplanıyor, büyüklerimiz buzları kırıp öyle geçiyoruz, bir keresinde Adolar’dan Ramazan kayıp suya düştü donma tehlikesi geçirdi çok zordu. Dördüncü sınıfta Hekimhan’a bağlı Halencek’te okula başladım, iki üç hafta sonra bütün köyümüz Mezurme Köyündeki yörenin saygın dedelerinde Vaylo Dede’yide davet ederek, FıratınElazığ tarafındaki ABDULVAHAP ziyaretine tahtadan yapılmış altına şişirilmiş tuluğ denilen koyun, keçi derisi bağlı gemiyle fıratı geçtik, ziyarette kurbanlar kesildi lokmalar yendi Vaylo dede tarafından dualar yapıldı akşamüzeri aynı yoldan köye döndük, ABDULVAHABIN kutsallığı Hz Ali’nin atı dündülün ayak izinin orda olmasından geliyor. Pazartesi okula gideceğim fakat öğretmenimiz bir gün okula gelmeyen öğrencileri çok fena dövüyor, sabah okula gidiyorum diye evden ayrıldım köy görünmez olunca biraz oyalandım, geri eve döndüm, annem niye geldin kurban dedi, iki gün okula gitmediğim için öğretmen beni okula almadı dedim, babam ve ağabeylerim Diyarbakır’dalar annemde bana inandı, bu dayakçı yanlış eğitim nedeniyle bir yıl okula gitmedim. İkinci sene Arapkire bağlı sipahiuşağı köyünde teyzem gile gittim orda çok rahat bir öğretim yılı geçirdim, okul köyün içindeydi . köy kürt köyü olduğundan birinci sınıfa başlayan çocuklar Türkçe bilmiyorlardı, öğretmen beni birinci sınıflara Türkçeyi öğretmekle görevlendirdi, Öğretmenimiz bekar olduğundan Cuma öğleden sonra Malatya’ya gidiyor, pazartesi öğlen geliyor, Cuma öğleden sonra pazartesi öğlene kadar ben öğretmenlik yapıyorum. Beşinci sınıfı bizim köye 3 km yakınlıkta Hekimhan’a bağli Halencek köyüne tek başıma yürüyerek gidip geliyorum, çok yağmurlu ve tipi günlerinde. Hacıhüseyin gilde kalıyorum ve nihayeti ilkokulu pekiyi dereceyle bitirdim.

Köyde yapılan etkinliklerden beni çok etkileyen kışyarısı şenliği idi, Bir erkeği yünle sakallı bir yaşlıya , genç bir erkeğide kadın kıyafetleri giydirip yaşlı dedenin karısı yaparlar, yaşlı dede elinde bir değnek, arkasında karısı sırtında heybesi kapı kapı dolaşıp yiyecek toplayacaktır. Köyün gençleri dedenin karısını kaçırmaya çalışırlar, yaşlı dede değnekle bunları kovalar, kapısını çaldığ evin hanımı kapıyı açtığında verecek neyin varsa heybeme koy der ve bu şekilde bütün evleri gezerler kimi, un, yağ, kavurma, soğan, kavurga, pişirilmiş nohut, kurutulmuş dut vs toplanır bizim eve getirilir, köyden birkaç becerikli kadın kömbe, içli köfte yaparlar, toplanan çerezleri gece yarısı bitiminde bizde toplanan köylülere ikram ederler, bu arada dede

karıyı kaptırmamıştır, sofranın başında karısıyla oturur Önce ikram dedeye yapılır ve sabaha kadar eylenirler. Biz çocuklarda dışarıda kendi kurallarını koyduğumuz oyunlar oynardık, bunlardan biri (SICAK TAŞ) taşın birini ısıtır köyün altındaki dereye atarız, karanlıkta sıcak taşı bulan grup oynu kazanırdı, bu çok eğlenceli ve uzun zaman alan bir oyundu hemen hemen derenin bütün taşları elden geçmiş olurdu.

Köyde hıdırellez şenlikleri yapılır, köylüler sırasıyla her gün bir ev kömbe, hedik gibi bir şeyler hazırlar köyün ortasına getirir gelen çocuklara ikram ederlerdi, birde muharrem orucu bitimi aşure etkinliği vardı aşureyi yapan ev çocuklara haber verir , tahta kaşığını alan o eve koşar, kocaman bir teştin içine konan aşureyi kaşıklarlar.Köyümüzde oldukça neşeli günlerimiz geçerdi. Köyde imece usulü yardımlaşma çok olurdu, özellikle ekin biçiminde, o zamanlar biçerdöver yok ekinler orakla biçilir, ekin arasındaki dikenler ele batmasın ve elde daha çok ekin sapı toplayabilmek için ELLİK denilen dört parmağın takıldığ ahşap ve parmakların girdiği yeri deriden yapılmış bir alet kullanılır. Çok ekin ekenler dışarıdan ırgat tutmak zorunda kalırlardı, babam Gecekondu köyünde oturan sanatçı İlyas Salman’ın babası davulcu Vahap (aynı zamanda çok iyi bir davulcu bütün düğünlerimizde çalar, düğünlerimiz genellikle köyün orta yerinde kurulur, davulcu vahap davulu coşturur halay bittiktek sonra davulu bırakır ellerinin üstünde yürüyerek bir akrobasi hareketi yaptıktan sonra davulu alır düğüncülerin önünde gezdirerek para toplardı,) ve amcalarını ekin biçmek için ırgat alırdı. Köyde herhangi bir komşunun son tarlasının bitimine az kalmış kısmında köylüler kendi ekinlerini bırakır, herkes o tarlaya gelir, Elcibaşı başa geçer diğerleri ekinin arkasında sıralanır, önce elcibaşı, arkasından bütün orakçılar koro halinde,

EYLOLUR BÖYLOLUR KÖYLÜ GÜZELİ

BEN SENİ SEVMİŞTİM YILLAR EZELİ

Gibi maniler söyleyerek bir sağa bir sola sallanarak ekini bitirir orakları havaya atarlar, tarla sahibinin hazırlamış olduğu köyde özel yemek olan kömbe , ayran ikram edilirdi. köyümüzün tarlalarının çoğu yazı dediğimiz köye uzak bir bölgede, biçilen ekinler (ŞAHRA) denilen bir mekanizma ile katırlara yüklenir, köyün hemen yakınında harmanlık denen yere, her köylünün ekinine göre bir iki hatta daha fazla harman yeri vardır, arpa ayrı , buğdaylar cinsine göre ayrı harmanlara taşınır, düven dediğimiz ahşaptan (genelde çam) ağacından yapılı ön tarafı biraz kalkık altına kırık çakmak taşları çakılı ( bunlar bıçak görevi) gören öküzlere veya ata bağlanarak üstüne ağırlık konarak düvenin üstüne binen kişi tarafından hayvanın ağzına bağlı yularla yönledirilerek Harman sürülerek saplar saman haline getirilir, öğlene doğru öküzler düvenden alınarak büyük çaydaki incirli göle götürülüp yıkanır saman tozundan arındırılırdı. Harman savurmada da yardımlaşmalar olur. Köyün alışverişi çerçi dediğimiz seyyar marketlerle olurdu, gecekondulu çerçi Sato atına yüklediği şeker, çay, kumaş, helva ,şekersucuğu, naylon sakız(ciklet), kışın portakal vs eşyaları getirir, buğday, yumurta, arpa karşılığında köylüye satardı, Biz çocuklarda yapmış olduğumuz kenger zakızını verip sağlıkzıs fakat şişirip patlattığımız naylon sakızla değiştirirdik. köylüler portakalına veya şekersucuğuna altıkol diye bir iskambil kağıdı oynarlar, yenilen taraf alır cemaate ikram ederlerdi. Köyde birkaç dut ağacı ve kaysı ağacının haricinde başka meyve yoktu, harman zamanı çavuş Köyünden tamonun oğlu karaerik, elma , armut, üzüm getirir, bir mucur(yaklaşık 1 kg) buğdaya bir kilo üzüm gibi alışverişler olurdu, kavun karpuz ihtiyacı da, katıra odun yükleyip Ergibük ve korucuğa Fırat kenarına götürüp oradan kavun karpuz getirirlerdi.

Ortaokul ve lise yıllarımı başka bir yazıma bırakarak tekrar babam gilin bakoslarla münasebetine geçelim

Bakoslarla yine bir dönem yaylaya gidiyorlar ,birkaç yıl sonra babam tamamen yerleşik hayata geçiyor ve bir daha Bakoslarla yaylaya çıkmıyorlar. Fakat düğünlerde ,cenazelerde ve misafir olarak ilişkileri devamediyor.Babam yine Bakoslar oymağından Hussiosse ile birlikte Diyarbakır, Mardın illerinde yol yapım işleri alıp drejanda katırı olanları toplayıp trenle Diyarbakır, Mardın’e götürüp uzun bir zaman müteahitlik yapıyorlar, ilişkiler hep devam ediyor, Bakoslar yaylaya giderken, yayladan dönerken, Kışlada konakladıklarında babam gile uğrayıp yayladan yağ, peynir, çökelek bırakırlar, gece evde kalırlar. Kışlalılarla sohbet ederler, Kışlalı Türkmenler en az bizim kadar Kürtçe konuşurlar, biz de Türkmenlerle birlikte büyüdüğümüz için , okula başladığımızda herhangi bir zorluk çekmeden çok güzel ve doğru Türkçe konuşur, okur ve yazardık.

Gelelim babam gilin bakoslardan tamamen uzaklaşmasına 1972 yılında ben lise son sınıftayım, babam iş münasebetiyle Mersine gidiyor bir yıl bekar çalıştıktan sonra 1973 yılında tüm aileyi mersine taşıyor KAZANLI KÖYÜ yakınlarında ufak bir arazi alıp ağabeylerim ablalarım hep birlikte oraya yerleşiyoruz . Bundan böyle akrabaları olan bakoslarla iyden iyiye uzaklaşıyorlar.

Mersin’e yerleştikten sonra, akrabalardan uzak hasret dolu günler başlıyor, zaman zaman annem ağlıyor keşke gelmeseydik burada akraba yok, tanıdık yok derken; Drejen aşiretinin ŞATOLAR Kabilesinden petrol ofisinde çalışan Hamit Alpaslan la tanışıyorlar Hamit amcası Şevki, kardeşi Şevki ve Halit’in de Mersin’de olduğunu söyleyince hemen buluştuk ve akraba hasreti böylece giderildi.

Bir yıl sonra Bakoslardan Ahmediive, onu takip eden birkaç ay sonra

Kurdoyuive Mersine gelip yerleştiler, zamanla Drejandan, Kışladan komşu köylerden birkaç aile daha mersine geldi akrabalık ve komşuluk hasreti bitti. Zaman içerisinde Mersin’de Drejanlılar derneği adı altında bir dernek kuracak kadar çoğalıyoruz. Öyleki 2024 yılında çıkarmış olduğum soyağacı(babam ve annem den) 137 kişi olmuşuz, Mersin e yerleştikten sonra akrabalarla ilişkilerimiz kopmasın diye iki yeğenimi Latife’yi Olloyuamonun oğlu yusuf’la, Gülseren’i kara’nın (Veysel) oğlu Şaban’la evlendirerek yazıhanla irtibatımız devam etmektedir.

Turan Meral

BABAMIN BAKOSLARDAN AYRILIP ARGUVAN IN KIŞLA KÖYÜNE YERLEŞME SERÜVENİ
+ - 0

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Yazıhan Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala