Tutuklanarak görevden uzaklaştırılan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, ABD merkezli Foreign Affairs dergisi için bir makale yazdı.
İmamoğlu, makalesinde 2019 yılında İstanbul’da kazandığı seçimin ardından hükümetin kendisi hakkında “sistemli bir dava inşa etmeye” çalıştığını ifade etti. Mart ayında tutuklanmasına yol açan suçlamaları “uydurma” olarak nitelendirdi.
Savcıların hazırladığı 3 bin 379 sayfalık iddianamenin, İBB yönetimini “örgüt,” kendisini ise “çete lideri” olarak göstermeye çalıştığını belirten İmamoğlu, gizlilik kararları nedeniyle avukatlarının bile belgelere ulaşamadığını vurguladı.
İmamoğlu, “Bu dava adaletle ilgili değil; Erdoğan’ın siyasi geleceğiyle ilgili” diyerek, hükümetin muhalefeti etkisizleştirme ve 2028’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rekabeti sona erdirme amacında olduğunu iddia etti.
Tutuklanmasının ardından ülke genelinde gerçekleşen protestoların “halkın demokratik yönetime olan inancını ve değişim isteğini” ortaya koyduğunu belirten İmamoğlu, “Türkiye’de demokratik yönetimin, etkin kurumların ve tutarlı dış politikanın yolu tamamen kapanmış değil” değerlendirmesinde bulundu.
“TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKASI ÖNGÖRÜSÜNÜ KAYBETTİ”
Makalesinde Türkiye’nin dış politikasını eleştiren İmamoğlu, karar alma süreçlerinin “kişiselleştiğini” ve bunun ülkenin uluslararası alandaki güvenilirliğini zayıflattığını belirtti. S-400 alımı, NATO üyelik müzakereleri ve bölgede sık sık değişen politikaların, Türkiye’nin müttefikleriyle ilişkilerinde derin bir güven erozyonuna yol açtığını ifade etti.
İmamoğlu, “Türkiye, demokratik bir yönetime kavuştuğunda, hem bölgesinde hem de küresel ölçekte daha yapıcı, daha öngörülebilir ve daha güçlü bir aktör olabilir” dedi. Avrupa Birliği ile ilişkilerin güçlendirilmesi, gümrük birliğinin güncellenmesi ve hukukun üstünlüğünün yeniden sağlanması gerektiğini vurguladı.
“TÜRKİYE’NİN İTİBARI, İÇERİDEKİ ADALETLE BAŞLAR”
Ekrem İmamoğlu, Türkiye’nin küresel meydan okumalara yanıt verebilmesi için “içeride demokratik meşruiyeti ve kurumsal gücü yeniden inşa etmesi” gerektiğini belirtti. “Bir devlet kendi vatandaşlarını susturuyorsa, dünyaya seslenemez” ifadelerini kullandı.
Makalesinin sonunda İmamoğlu, Türkiye’nin ikinci yüzyılında “yeniden bir demokratik restorasyonun mümkün olduğunu” belirterek, ülkenin ancak bu şekilde “istikrarlı bir bölgesel aktör ve transatlantik ittifakın güvenilir bir üyesi” haline gelebileceğini kaydetti.




