USD38,85
%-0.01
EURO43,77
%0.90
CHF46,66
%0.55
GBP51,98
%0.71
EURO/USD1,13
%0.80
BIST9.668,36
%1.33
Petrol65,33
%-0.12
GR. ALTIN4.035,10
%0.85
BTC4.780.454,37
%1.28
Muharrem Kaya
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. “MAYŞE”

“MAYŞE”

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

ÜZÜM ŞIRASI

“MAYŞE”

Okullar tatile girdi. Yaz yetmişi “Yaz Ortası Ekinoksu” gelmek üzere. Güneş dikine saplamaya başladı oklarını. Sıcaktan kavrulacak yakında Yazıhan düzü.

Sekiz-on yaşlarında olmalıyım. Öğlen sonrası posta trenine bindirdiler beni Yazıhan’da. Yaren-yakın beş altı tanıdık da biniyor aynı trene. Onlara teslim ettiler beni. Hasançelebi’de ineceğiz trenden. Bu insanları almaya gelecek katırlarla Yama Yaylası’ına, Aşağı Çimen obasına gideceğiz beraber.

Her şey yolunda; tünel-köprü-yarma, tüf tüfleyip gidiyor karatren. Bir başka dünya, ne kadar güzel bir dünya!… İnsanın içini ferahlatan yeşil bir ortam Bozkır’ın ötesinde. Yer bulan oturmuş ahşap banklara. Bir pencereye yapışmış doğayı seyrediyorum ben de.

Vadi yamaçlarını habitat edinmiş meşe ormanları, dere ağzında, ortak yaşam alanı bulmuş, biri birinden güzel; beyaz kavak, iğde ve salkım söğüt ağaçları… Üzüm bağları, kayısı-elma-ceviz bahçeleri… Seyretmeye doyamıyorum. Yazıhan’daki o durağan hayattan sonra bütün gün sürsün istiyorum bu yeşil yolculuk. Derken, Sarsap durağını ve Hekimhan istasyonunu geçtik, Hasançelebi’de indik trenden.

Bundan sonra ki yolculuk katır sırtında ve yer yer yaya olmak üzere beş altı saat sürecek dağlara doğru.

Telaş, heyecan, coşku, heves… Yükünü saran yollandı gitti. Ben kala kaldım ortada. Gözardı etti, unuttular beni sanki! Çaresiz, sırtlandım çantamı takıldım peşlerine. Çok sürmedi ama, Hasançelebi köyüne varmadan koptuk birbirimizden. Onlar binit, ben yaya… Üstelik ağır bir çıkın da var sırtımda. Kayboldu gittiler gözden yol arkadaşlarım.

Hasançelebi’yi geçerken dükkânının önünde oturan bir bakkal seslendi bana.,:

-Bana bak hele yavrum, kimsin sen, nerden geliyorsun, kime-nereye gidiyorsun böyle?

-Yazıhanlıyım amca, Yama’ya, yaylaya gidiyorum.

-Yavrum, az önce sizden bir grup geçti burdan, sen niye ayrısın onlardan?

-Trende beraberdik, yani ben de onlarlaydım, ama koptuk birbirimizden, beni unuttu gittiler!…

-Çocuğum, en az altı saat yol gideceksin! Karanlığa kalacaksın, akşam serinliğinde üşeyecek soğuklanacaksın. Bakma buralara, yukarılarda hava serttir hâlâ! Gel, bizde yat bu gece, yarın sabah gidersin. Her gün yaylacı bir grup geçiyor burdan. Onlara katılır gidersin.

-Yolu biliyorum amca, giderim tek başıma.

-Paran var mı peki, varsa eğer küçük bir şişe üzüm şırası vereyim sana. Tapasını açarım, üşürsen içersin, hem sıcak hem tok tutar seni!

Hasançelebi, Başkınık köyü, Başkınık köyünün yurt yeri derken, Çimenlik yolunda, Dikili Deresi’nde karanlık çöktü üstüme. Bakkal amca haklıymış meğer!

Yorgunum, yoruldukça da ağırlaşıyor sırt çıkınım. Üstüne üstlük hep yokuş yukarı bundan sonraki yolum. Bereket, ay aydınlatıyor geceyi, hiç değilse patikaları seçebiliyorum!

Yorgunum, az sonra bir taşa oturdum, oturdum ve Hasançelebili bakkalın üzüm suyundan birkaç yudum içtim. Sonra biraz daha ve birkaç yudum daha!…

Şeytanla “alkolle” ilk buluşmam! Harika bir lezzet, rehavet çöktü üstüme. Sekiz yaşın çocukluğu, kafayı bulmuş olmalıyım! Girdim bir kayanın oyuğuna uyudum.

Yalnız bırakıldığımı, unutulduğumu ve hatta, onlara göre, “ihmal edildiğimi” öğrenen aile bireylerim gece boyunca beni aramışlar. Tatsızlıklar yaşanmış, ufak bir fırtına kopmuş yurt yerinde. Onlar beni araya dursunlar, ben birkaç dakika gökyüzünün yıldızlarını seyrettim saydım, sonra da çocuk hayatımın en güzel, en tatlı uykusuna daldım.

Daha önce de yazmıştım; siz siz olun uzak durun “Hasançelebi Alevisi”nin üzüm şırasından. Çünkü:

*İçki sağlığa zararlıdır

*Tütün de öyle

*Kilosu yedi yüz lira olan kırmızı et baştan zararlıdır zaten!…

*Siz bilmezsiniz belki, ben biliyorum, söyleyeyim hemen; insan için en zararlı olan da yaşamaktır! Ucunda ölüm var çünkü. Eninde sonunda ölüm!…

* * *

Bir önceki yazımda yazar Mehmed Uzun’un, “İnsan Doğduğu Yere Benzer” sözünü hatırlatmıştım. Bana göre de, doğduğu yer insanın kaderidir. Birkaç sene önce bir akrabamın himmetiyle Yama Dağı yaylalarını gezdim yıllar sonra.

Hüsran hüsran!… İğreti yollar açmışlar yayla obalarına. Motorlu araçlarla gidilebiliyor her yere. Çocukluğumun o bakir Yama Dağı dejenere olmuş, piknik-mesire şenlik yeri olmuş adeta.

* * *

YAZIHAN HABER gazetesi için “Figanım Sensin” başlıklı şiir-öykü kombini kitabımdan bir başka Yazıhan şiiri:

TAVŞAN AVI

“Unutulmayan Anılar”

Yüzdüler derisini

İki pula sattılar

Korkuyu yendi tavşan

Kaçmayacak, kovalanmayacak artık

Etini bulgur pilavına kattılar

Bozukmuş mayası zaten

Bana hep böyle anlattılar

Bir ölüm kalım savaşı

Acı bir kavga ki, sormayın

Zehir zeyrek yatağıdır Sarsap deresi

Beni dinleyin, hiç görmeyin

Ve Karaca tepesinde,

Yazıhan ovasında…

Tavşan can derdinde

Yavruları yuvasında

Kiraz’ı da burada vurdular Verda

Aha şu kara taşın ardında

Fidan incesi bir daldı

Sen Kiraz’ı tanımadın

Kalemdi, divitti parmakları

Paslı bir Mauser kurşunu canını aldı

Sen Kiraz’ı görmedin

Karlı bir zemheri sabahı

Toprağını gül suyuyla kardılar

Unutulur gibi değil

Kömür karsıydı saçları

Aldı, kirazdı yanakları

İpek satenlere sardılar

Göğsünde kurşun yarası

Maviş gözlü bir hazaldı

Yeri göğü inletti anası

Fistanında kan izleri vardı

Kırçiçeğim, morgülüm

Ağlamaktan Morardı dilim

Yokluğun zindan karası

Seni yüreğimden kopardı ölüm

Ben ölümü bilmezdim

Başına buyruk,

Sorumsuz bir rebeldim

Dünyaya kendim geldim

İstediğim zaman da giderim derdim

Ne zaman ki;

Tavşanı tencerede,

Kiraz’ı toprakta gördüm;

İşte o gün,

Kabullendim yetersizliği,

Çaresizliğime boyun eğdim

M. Kaya, İzmir’04

“MAYŞE”
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Yazıhan Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!