Bir zamanlar Yazıhan’ın toprak yollarından sabahın ayazı yükselirken,Köyün kızları sabahın ilk ışıklarıyla tandır başında ekmek açar, erkekler hayvanların peşinde güne başlardı. “Okul” kelimesi o günlerin hayatında pek yer etmezdi. Kızların okuması neredeyse hayal sayılırdı. Ortaokul yoktu, lise yoktu. Yol vardı, yoksulluk vardı ama imkân yoktu.
Benim çocukluğumda Yazıhan’dan, Zeynan’dan bize okumaya gelen akraba çocukları olurdu. Çünkü Sülür’de, Birmik’te, Yazıhan’da ve Zeynan’da okul yoktu; şartlar ağırdı. Biz Malatya’da ikamet ediyorduk. Annemle babamın fedakârlığı sayesinde bizim evde köylerden gelen akraba çocukları okula giderdi. Malatya’da bizim evde misafir kalarak okuyan ve meslek sahibi olan dört ağabeyi hâlâ hatırlıyorum. O yıllarda şehirde okuyan her çocuk, ailesi için hem umut hem de büyük bir yük demekti. Malatya’da yaşatmak onlara ev tutmak kolay değildi. Ev tutanlara akrabaları tarafından yapılan küçük yardımlar bile o günlerin şartlarında büyük bir nimetti.
Fakat asıl görünmeyen kahramanlar kimdi biliyor musunuz? Yumurtayı biriktiren analar, sütü yoğurdu kapı kapı gezdirip satan analar. Kışın soğuğunda tandırın başında ekmek pişirirken, aklı çocuklarının geleceğinde olan o güçlü yürekler. Onların omuzlarındaki yük yalnız geçim derdi değil, bir neslin kaderini değiştirme isteğiydi.
Ve yıllar geçti… O küçük çabalar, o yoksulluk içinde verilen sessiz mücadele, toprağa atılmış bir tohum gibi büyüdü. Bugün Drejan obalarında da, Yazıhan’ın köylerinde de tablo bambaşka. Artık kızlar da okuyor, erkekler de. Özellikle Süllür’de, Birmok’ta, Zeynan’da ve Yazıhan’da aileler çocuklarının eğitimine daha sıkı sarılıyor. Drejanlı analar, çocuklarının okuması için çabalıyor; eğitimi bir lüks değil, bir gelecek kapısı olarak görüyorlar.
Bir zamanlar kızını okula göndermeye çekinen o analar, şimdi kızlarının diplomasını gururla duvarlara asıyor. Dün tandır başında umut biriktiren eller, bugün bir neslin geleceğine mühür vuruyor.
Drejan’ın halılarındaki motifler nasıl geçmişten bugüne aktarılan bir kültürse, bu eğitim mücadelesi de aynı şekilde halkın ortak mirası oldu. Her bir çocuk bir motif, her bir diploma bir desen gibi hayatın dokusunda yerini aldı. Bugün okul bahçelerinde koşan çocukların kahkaha sesleri, dün anaların koyduğu yumurtadan, yoğurt tüten kazanlardan, babaların sırtlarındaki odun yükünden geliyor. Bu halk, eğitimi yoksulluğun gölgesinden alıp ışığın tam ortasına koydu. Drejan ve Yazıhan bugün yalnızca coğrafya değil — bir direnişin, bir dönüşümün, bir umudun adıdır. Kızını okutan her aile, yılların töresine karşı atılmış sessiz bir çığlıktır. Oğlunu şehir okuluna gönderen her baba, yoksulluğun zincirine vurulmuş bir balyozdur. Ve bugün bu topraklarda yetişen her öğrenci, geçmişteki yokluklara verilmiş en güzel cevaptır.
Drejan’nın rüzgârında, Yazıhan’ın toprağında artık başka bir koku var: umudun kokusu; okuyan neslin ayak izi; analara, babalara yapılmış derin bir teşekkür.


Ne güzel anlatmışsın imkansızlıkları yenerek okuyan bizleri. Hem de canlı tanık olarak yazman başka güzel olmuş. Özellikle kızların okuması Drejanda bir dönüşüme yol açtı.
Daha önceki güzel ve değerli yazılarınız gibi bu çok güzel yazınız için çok teşekkür ediyorum, fedakarlığın zirvesini temsil eden merhum annelerimizi hayırla yâd ediyor, rahmet ve mağfiret diliyorum.