“Bir insanın gelebileceği en büyük mertebe, güvenilir insan olmaktır.” – Doğan Cüceloğlu
Ahmet Amca’ya sordum:
— Enflasyon düşüyor diyorlar, ne dersin?
Omuz silkti, gözleri uzaklara daldı:
— Pahalılık hâlâ artıyor. Köylü perişan.
Bir an durdum.
Bir araba düşünün. 120 kilometre hızla gidiyorsunuz. Sonra hızı 100’e düşürüyorsunuz. Araba duruyor mu?
Durmuyor.
İşte enflasyon da böyle… Hız düştü, ama yol hâlâ cepten gidiyor.
TÜRK-İŞ diyor ki: Ankara’da dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 26 bin 413 lira. Asgari ücret? 22 bin 140 lira.
Fark? 4 bin 273 lira.
Açlığın rakamla tarifi işte bu.
Yoksulluk sınırı 86 bin lirayı geçti. Bekâr bir çalışanın yaşama maliyeti 34 bin liraya dayandı.
Yaz ayı… Ama gıda enflasyonu hâlâ yüksek. Kışta ne olur, soran var mı?
İTO: Aylık enflasyon %2,62. Yıllık %42.
ENAG: Temmuz’da %3,75. Yıllık %65.
TÜİK: Yıllık %33,52.
Hangi rakama inanacağız? Yoksa “pahalılığı hissetmek” mi daha güvenilir bir gösterge?
Yabancı raporlara bakalım:
Türkiye tarımı ithalata bağımlı. Tohum, gübre, yem… Çiftçi kendi toprağında kendi üretimine yabancı.
Planlama yok.
Nisan’daki don felaketi meyve fiyatlarını %200 artırdı.
Gıda denetimleri AB standartlarını tutmuyor. Rusya, pestisit kalıntısı yüzünden ürünleri geri çeviriyor.
Zeytinlikler madenciliğe açılıyor. Toprağımız, taşeron kepçelere teslim.
Çocuklarımızın %32’si yoksul. Sofrada eksilen ekmek, okulda eksilen umut demek değil mi?
Peki çözüm?
Kooperatifler diyorlar.
Köydeki çiftçiler bir araya gelse, tohum ve gübreyi toplu alsa… Maliyet düşer mi? Düşer.
Ama destek var mı? Yok.
Dünya Bankası, damla sulama ve sensör teknolojisi öneriyor. Su azalıyor, ama bizim altyapımız ne durumda?
Akıllı tarım araçlarıyla tasarruf mümkün, ama internetiniz var mı?
AB standartlarında gıda denetimi şart, ama laboratuvarlar köylüye ulaşabiliyor mu?
Kayısıyı korumak için birlik olabilecek miyiz?
Teknolojide durum?
Dünya bizi 5G, yapay zekâ, siber güvenlikte geri kalmış buluyor.
Savunmaya yatırım var, ama tarıma teknoloji yok.
Gençler drone kullanmayı, sensör takmayı biliyor mu?
Köyde teknoloji eğitimi olsa, kim öğrenmek ister?
Ekonomide tablo karanlık.
2018 krizinin gölgesi hâlâ üzerimizde.
Enflasyon, kur dalgalanması, borç yükü…
Boykotlar, turizmi ve ihracatı vuruyor.
Enerji bağımlılığı maliyetleri şişiriyor.
Peki çiftçinin hali? Tohum, gübre, mazot… Her şey ateş pahası.
Yabancıların önerdiği reformlar:
- Merkez Bankası bağımsızlığı.
- Çiftçiye düşük faizli kredi.
- Borç yapılandırma.
- Yenilenebilir enerji desteği.
- Gümrük Birliği’nin güncellenmesi.
Peki biz ne yapıyoruz?
Bekliyoruz.
Toprak mı bekler?
Su mu bekler?
Çiftçi beklerse, kim kazanır?
Soruyorum:
Köyünüzde kooperatif kurmaya var mısınız?
Teknolojiyi öğrenmeye var mısınız?
Toprağınıza sahip çıkmaya var mısınız?
Çünkü bir gün bu toprak susarsa, artık hiçbir rakamın, hiçbir raporun anlamı kalmayacak.