İTHAL ET DEFTERİ KAPANIYOR:
PARAMIZ OLSA DA HAYVAN BULAMAYACAĞIZ!
YERLİ ÜRETİMİ ARTIRMAKTAN BAŞKA ÇARE YOK
Tarım ve Orman Bakanı’nın “Et ithalatını sonlandıracağız” açıklaması, Tarım Politikaları Uzmanı Ergin Kahveci’nin paylaştığı küresel et projeksiyonlarıyla birlikte okunduğunda, Türkiye’nin önümüzdeki iki yıl içinde hiç olmadığı kadar kritik bir kırılma dönemine girdiğini gösteriyor.
Kahveci’nin ortaya koyduğu verilere göre dünya 2025–2026 döneminde çok net bir tabloya sürükleniyor: Hem küresel sığır sürüsü hem buzağı varlığı eşzamanlı biçimde düşüyor. Sığır eti üretimi 61 milyon tondan 60 milyon tona inecek; ihracat ise son beş yılda yüzde 19 daralmış durumda. Daha çarpıcı olan ise şu: Toplam sığır varlığı 944 milyondan 903 milyona, buzağı sayısı ise 290 milyondan 277,7 milyona geriliyor.
Kahveci, küresel tabloyu özetlerken şu uyarıyı yapıyor:
“Yakında paramız olsa da ithal edecek hayvan bulamayacağız.”
Bu uyarı, Bakanlığın “ithalatı sonlandırıyoruz” yaklaşımıyla birlikte düşünüldüğünde; Türkiye’nin artık dışarıda aradığı canlının ya da karkas etin bulunmadığı, yüksek fiyatlı, dar kaynaklı bir dünyaya hızla yaklaştığını gösteriyor.
Brezilya düşüyor, Uruguay yetmiyor, Arjantin-Meksika belirsiz
Türkiye’nin yıllardır en büyük tedarikçisi olan Brezilya’da 2026 üretiminin yüzde 5 düşeceği öngörülüyor. Sürü küçülmesi, iki yılda yüzde 8’i aşmış durumda. Bu tablo, Türkiye için “alternatifsizliğin yarattığı daralma” anlamına geliyor.
Uruguay’da stoklar stabil, fakat üretim kapasitesi Türkiye’nin ihtiyacını karşılayamayacak kadar sınırlı.
Meksika’da NWS hastalığı nedeniyle geçici bir arz artışı oluşsa da yüksek risk, uzun vadeli bir tedariki olanaksız kılıyor. Arjantin ise ABD pazarındaki gelişmeler nedeniyle 2026’ya ticaret savaşlarıyla girecek.
Tek yükselen ülke Avustralya.
Sürü yüzde 19, üretim yüzde 51 artmış. Ancak Avustralya’nın uzaklığı, lojistik maliyetleri ve küresel talepteki yükseliş, Türkiye için bu seçeneği de pahalı ve sınırlı hale getirebilir.
Sonuç ortada: Türkiye ithalatla artık devam edemez
Kahveci’nin küresel veriler ışığında yaptığı analiz; Türkiye’nin yıllardır canlı hayvan ve et tedarikine dayalı politikasının artık sürdürülemez bir noktaya geldiğini açık biçimde ortaya koyuyor.
Bakanlığın “ithalat bitecek” açıklaması, aslında “alternatif kalmadığı” bir dönemin işaret fişeği. Dünya daralıyor; kaynaklar küçülüyor; fiyatlar yükseliyor. Türkiye’nin yapabileceği tek şey ise iç üretimi büyütmek.
**MALATYA İÇİN FIRSAT PENCERESİ:
YAZIHAN’IN GENÇ NÜFUSU AVANTAJ,
HEKİMHAN VE ARGUVAN YENİDEN OYUNA DAHİL OLABİLİR**
Küresel daralma, Türkiye’nin yerel üretim alanlarına yeniden bakmasını zorunlu kılıyor. Malatya özelinde tablo net:
Yazıhan sahip olduğu coğrafya, geniş arazi varlığı ve sulama kapasitesiyle hayvancılık için en avantajlı ilçelerden biri. Daha da önemlisi, genç nüfusu Hekimhan ve Arguvan gibi ilçelere göre çok daha yüksek. Bu genç nüfus, doğru teşviklerle hayvancılığın motor gücüne dönüşebilir.
Hekimhan ve Arguvan, geniş meraları, iklim uygunluğu ve geleneksel hayvancılık alışkanlığıyla önemli bir potansiyele sahip. Yıllardır kullanılmayan veya verimsiz kullanılan bu kapasite, küresel daralma döneminde yeniden stratejik değere dönüşüyor.
Türkiye’nin artık dışarıdan hayvan arayamayacağı, bulsa da yüksek fiyat nedeniyle alamayacağı bir döneme girilirken; Malatya’nın bu üç ilçesi, bölgesel üretim politikalarının merkezine yerleştirilebilir.
Gençlerin hayvancılığa yönelmesi için yeni bir ekosistem şart
Uzmanlara göre, sadece teşvik yetmez. Gençlerin hayvancılığı bir “yük” değil, saygın, kazançlı ve sürdürülebilir bir meslek olarak görmesini sağlayacak modellerin kurulması gerekiyor. Bu:
- Modern işletme kurulum rehberliği
- Finansman ve kredi kolaylıkları
- Pazar garantisi sağlayan sözleşmeli üretim modelleri
- Eğitim, teknik destek ve kooperatifleşme
- Dijital takip ve hastalık yönetimi sistemleri
gibi unsurların bir araya getirilmesiyle mümkün.
Ziraat odaları ve tarım müdürlüklerine çağrı:
Partizanlıktan uzak, yerel fırsatı halka ulaştıran bir anlayış şart
Yerel kurumların, özellikle Ziraat Odaları ve İl/İlçe Tarım Müdürlüklerinin, bu süreci yönetme biçimi kritik önem taşıyor. Sahadaki fırsatları çiftçiye zamanında aktarabilen, siyasi kaygılardan arınmış, bilgi-temelli bir çalışma kültürü; Türkiye’nin krizden çıkabilmesi için gerekli kurumsal iskeleti oluşturacak.
Kahveci’nin “doğru kurumsal düzenleme ve doğru ajanslar kurulmazsa bu girdaptan en erken 9–12 yılda çıkarız” uyarısı, yerel kurumların sorumluluğunu daha da büyütüyor.
SON SÖZ:
İthal et dönemi kapanıyor.
Türkiye artık kendi hayvanını kendi yetiştirmek zorunda.
Yazıhan, Hekimhan ve Arguvan bu dönüşümün stratejik merkezleri olabilir.
Küresel arz daralmasının kapıda olduğu, fiyatların hızla tırmanacağı bir döneme giriyoruz. Türkiye’nin tek çıkış yolu, yerli üretimi büyütmek ve bunu da en uygun coğrafyalardan başlatmak.
Malatya’nın üç ilçesi için bu, sadece tarımsal bir tercih değil; gelecek 10 yılın ekonomik kaderini belirleyecek bir stratejik zorunluluk.
Hazır bu kadar kritik veriler ortaya çıkmışken, fırsat penceresi kapanmadan harekete geçmek gerekiyor.

