Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni anayasa değişikliği teklifi sonrası, SOL Parti mevcut iktidarın anayasa yapma yetkisini sorguladı ve muhalefet partilerine bu süreçten uzak durmaları gerektiğini ifade etti.
SOL Parti’nin açıklamasında, şu ifadeler yer aldı:
“Erdoğan ve temsil ettiği siyasi rejimin yeni bir anayasa oluşturma meşruiyeti bulunmamaktadır. Hiçbir muhalefet gücü, bu çürümüş azınlık hükümetini ayakta tutacak olan kirli anayasa oyununa ortak olmamalıdır.”
SOL Parti, bu koşullarda yapılacak bir anayasa değişikliğinin geçerliliği olmadığını savunarak, muhalefet partilerini bu sürece destek vermemeleri konusunda uyardı. Parti, halkı eşitlik, özgürlük, laiklik ve kardeşlik için birlikte örgütlenmeye ve mücadele etmeye çağırdı.
SOL Parti’nin çağrısının tam metni şu şekildedir:
“Omuz Ver Değiştirelim. 23 yıllık siyasal İslamcı iktidarın çürüttüğü bir ülkede yaşıyoruz. Hukuk sisteminden sağlık sistemine, eğitim sisteminden ekonomiye kadar her alanda bir çürümüşlük yaşanıyor. Yüzyıl önce kurulan Cumhuriyetin tüm kurumları teker teker devre dışı bırakıldı. Kentler ve doğa, rant alanlarına dönüştürülüp yağmalandı; sağlık ve eğitim sistemleri özelleştirme yoluyla yalnızca kar amaçlı alanlar haline geldi.
Hastaneler ve eğitim kurumları, yandaş sermayeye peşkeş çekilirken, devlet hastaneleri ve okulları laiklik karşıtı tarikatlara teslim edildi. Böylece eğitim ve sağlık hizmetleri niteliksizleşti. Dünya büyük bir bilimsel ve teknolojik dönüşüm yaşarken, ülkemiz imam hatip okulları ve içeriği boşaltılan üniversite düzeniyle çağın gerisine düşürüldü.
Siyasal sistem, yalnızca tek adamın etkili olduğu, parlamentonun işlevsiz hale geldiği ve demokrasinin göstermelik bir hale dönüştüğü otoriter bir düzene dönüşmüştür. Ekonomik krizle boğuşan emekçiler, ölüme terk edilen emekliler, geleceği ellerinden alınan gençler ve her gün erkek şiddetine maruz kalan kadınlar ülkenin gündelik gerçekleri haline gelmiştir. İktidardaki küçük bir azınlık ve bu düzenden kazanç sağlayan kesimler haricinde, ülkede bir mutsuzlar topluluğu bulunmaktadır. Ormanlarımız, nehirlerimiz ve denizlerimiz aç gözlü bir para hırsıyla yok ediliyor, madenlerse talan ediliyor.
Toplumsal yapının her geçen gün bozulduğu, sanat ve kültürün yok edildiği bir ortamda, tüm ahlaki normların paraya tutsak edildiği bir toplumu hak etmiyoruz. Çocuk cinayetleri ve yoksulluk manzaralarının utancını taşımak istemiyoruz. Ülkemizin toplumsal yapısını etkileyen göçün ana nedeni olan bölgesel savaşların sona ermesini sağlayacak barışçıl bir dış politika talep ediyoruz.
Türkiye’yi yıkıma sürükleyen fetihçi özlemlere karşıyız. Yerli milli vurgusuyla emperyalizme yedeklenmeye itiraz ediyoruz. Düşünen insanların uydurulmuş davalarla tutuklanmalarını ve yalnızca etnik ya da dinsel kimlikleri nedeniyle cezaevine konulmalarını kabul edemeyiz. Tüm bu adaletsizlikleri değiştireceğiz.
Kötülüğün iktidarına son vermek için, 19 Mart’tan bu yana sokaklarda birlikte büyüttüğümüz direnişi daha da güçlendirelim! Haklarımızı ve özgürlüğümüzü kazanmak için! Eşitlik için! Özgürlük için! Laiklik, bağımsızlık ve kardeşlik için! Birlikte örgütlenelim, birlikte yürüyelim!”