YILDIRIM KARA: HATAY’DA 114 TANE KİRLETİCİ TESİS
ÇED’SİZ ÇALIŞIYOR,
Cumhuriyet Halk Partisi Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara,
Hatay’daki taş ve maden ocaklarının yol açtığı sorunlar hakkında yazılı bir
basın açıklamasında bulundu.
Hatay’da deprem sonrasında açılan taş ve maden ocakları hakkında pek
çok kez uyarıda bulunduklarını hatırlatan Kara, “Taş ve maden ocakları
başta olmak üzere, özellikle inşaat sektörüne ürün sağlayan tesislerin
insana ve çevreye verdikleri zarar üzerine söylediklerimiz, hatırı sayılır bir
birikim oluşturacak kadar fazladır. Bu sorun, tek bir hamle yüzünden
başlamıştır; o da Hatay Valiliğinin 3 Ağustos 2023 tarihinde yaptığı bir
toplantı sonucunda almış olduğu, 192 sayılı ve 2020 tarihli Mahalli Çevre
Kurulu kararının kaldırılmasıdır. Söz konusu kararda yıllarca sürdürülen
ekoloji mücadelesinin bir kazanımı olarak ‘Amanos Dağlarındaki
ekosistem, flora, fauna ve habitatın korunması, yöre halkının proje
hakkında doğru bilgi almasının sağlanması’ gibi hedeflerin gözetildiğini
görüyoruz. Siz bu kararı kaldırıp ÇED zorunluluğunu sona erdirince
‘Ben çevreyi de yurttaşın ne düşündüğünü de tanımıyorum,
umursamıyorum’ demiş oluyorsunuz. Bu kararın Anayasa’nın 56’ncı
maddesiyle çeliştiğini bugüne kadar kimsenin dile getirmemiş olması
büyük bir eksikliktir. Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkı olduğunu, çevreyi korumanın ve geliştirmenin hem devlet hem de
yurttaş için bir ödev olduğunu belirtir. ÇED raporları olmadığı zaman,
bir işletmenin çevreye etkilerini, bunun nasıl önlenebileceğini de etraflı
biçimde göremez hale geliyorsunuz. Böylece yurttaşın elini kolunu
bağlamış, şirketlere ise her türlü talanı yapma hakkını vermiş
oluyorsunuz. Hatay Valiliğinin ‘ÇED gerekli değildir’ kararı almasının
sonuçları, şehrimizin doğal varlıkları ve halk sağlığı için bir felaket
olmuştur. Bakanlığın ÇED duyurularını listelediğimizde bunun
kanıtlarından birisini buluyoruz: Buna göre, 2014 yılından bu yana
Hatay’da birinci, ikinci ve beşinci grup madenler sektöründe üretim
yapan ve ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verilmiş tesis sayısı 162; petrol-
doğal gaz, üçüncü ve dördüncü grup madenler sektöründe üretim yapan
tesis sayısı ise 31’dir. Her iki sektörde faaliyete geçmiş 193 tesisten 114’ü
valiliğin ağustos ayındaki kararından sonra çalışmalarına başlamıştır. Bu
114 kirletici tesis, ÇED’siz çalışıyor ve şehrimizi ölüme mahukm ediyor.
İki yıl içinde, önceki sekiz yılda açılandan daha fazla tesis açılmış ama
bunların çevreye nasıl zarar vereceğine ilişkin bir belgeye gerek
görülmemiş. Binlerce yılda oluşmuş bir ekolojik dengeyi, her türlü vasıta
ve tedbirle korunup geliştirilmesi gereken halk sağlığına, sadece iki yıl
içinde, geri dönülmez zararlar verilmiştir. Şehrimizin koşulları bu ölçüde
bir üretimin yan etkilerini kaldırabilecek durumda değil; bunun
sonuçlarını da her gün yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
YILDIRIM KARA: ŞİRKETLERİN HOYRATLIĞINA KARŞI
HAREKETE GEÇMENİN ZAMANI GELDİ
Şirketlerin faaliyetlerinin denetlenmemesini eleştiren Kara, “Şirketlere
birileri ‘Arkanızdayız, devam edin’ diyor; onlar da her yerde dinamit
patlatıyor, gece-gündüz demeden havayı ve toprağı kirletme pahasına
çalışıyor. Bu şirketlerin mağdur ettiği yerlerden birisi olan Sarıseki
mahallesi, böyle devam ederse, ciddi can ve mal kayıplarının yaşanacağı
bir yer haline gelebilir. Sarıseki’de mahalle muhtarının inisiyatifiyle, bizim
de destek verdiğimiz bir eylem gerçekleşti. Burada taş ocağı işleten şirket,
kontrol ve denetim dışında üretim yapmakta ve çevreye büyük zarar
vermekteydi; eylem bu talana ‘Dur’ demeyi amaçlıyordu. 13 Nisan’da
eylem yapıldı, 15 Mayıs’ta konuyu meclise taşıdık. Geçtiğimiz gün söz
konusu şirketin yaptığı bir dinamit patlatması, yedi mahallemizin su iletim
hattını kullanılamaz hale getirdi. Bu sırada ilgili taş ocağında yapılan bir
denetimin tutanağı ortaya çıktı. Tutanağa göre patlayıcı madde kullanımı
için İl Emniyet Müdürlüğünden izin ve Çukurova Üniversitesinden risk
değerlendirme raporu alınmış, Orman Bölge Müdürlüğü ile bir protokol
imzalanmış ama işletmenin faaliyet belgesi ve patlatma sarf tutanağı yok.
Burada iç içe geçmiş bir ihmaller zinciri görüyoruz. Bu işletmenin, bir
yerleşim yerine bu kadar yakın mesafede faaliyet göstermesine izin
verenler, sonrasında bu işletmenin yol açtığı sorunlara müdahale
etmeyenler bir suçun işlenmesine ortak olduklarının farkında mı merak
ediyoruz. Sarıseki, tekil bir örnek de değil: Yayladağı’na bağlı Bozlu, 952
nüfusu bulunan küçük bir mahalle ancak etrafında çalışan taş ve maden
ocakları yüzünden bir kabusu yaşıyor. Çamaşır asmak, kapı veya camı açık
bırakmak imkansız; hayvanların dahi öksürdüğü, çocukların boğazları
iltihaplı halde gezdiği, beyaz bir toz örtüsüyle kaplanmış, son olarak suyu
taş ocağı çalışsın diye suyu kesilen bir yerden söz ediyoruz. Yurttaşlarımız
ölümü gösterip sıtmaya razı etme politikasının kurbanları haline
gelmişlerdir. Bu ölçüde taş ve maden ocağı faaliyeti can ve mal
güvenliğimizi telafisi çok zor olacak biçimde tehdit ediyor. Dün birileri
tehdit edildi, bugün mahallelerin suyu kesiliyor, yarın belki de birileri
hayatını kaybedecek. Hatay’daki şirket hoyratlığına karşı harekete
geçmenin zamanı geldi de geçiyor” dedi.