Her yıl haziran ayının gelmesiyle birlikte, ülke genelinde alışıldık bir sessizlik çağrısı yeniden duyulur: YKS zamanı! Milyonlarca genç, geleceklerini şekillendirecek bu sınav için büyük bir çaba harcarken, aslında toplum olarak üstlenmemiz gereken görünmez ama son derece önemli bir görev bulunmaktadır: Sessiz kalmak. Ancak bu sessizlik, sadece gürültü yapmamaktan ibaret değildir. Gençlerin hayalleriyle kurdukları o hassas bağa duyulan toplumsal bir saygı ifadesidir.
Dışarıdan bakıldığında, sınav günü sıradan bir rutin gibi algılanabilir. Erken saatlerde kapanan yollar, sınav görevlilerinin koşturmacası, okul önlerinde bekleyen veliler… Ancak içeride, o sınıfın dört duvarı arasında, bir genç yalnızca bilgisiyle değil; dikkati, kaygıları, umutları ve içsel mücadeleleriyle sınanmaktadır. Bu nedenle, sınav günündeki sessizlik, yalnızca bir çevre düzenlemesi değil, aynı zamanda bir vicdanın yansımasıdır. Sessizlik, bir çocuğun geleceğine açılan kapının anahtarı niteliğini taşır.
Bir inşaat gürültüsü, yüksek sesle çalışan bir televizyon, sokaktan gelen müzik… Bazen sadece bir saniyelik dikkat kaybı, bir yıl boyunca verilen emeği gölgede bırakabilir. Bu yüzden, o gün yalnızca öğrencilerin değil, aynı zamanda sokakların, mahallelerin ve şehirlerin de biraz duraklamaya ve yavaşlamaya ihtiyacı vardır. Çünkü bir hayal, gürültü içinde değil, sessizlikte yeşerir.
Toplum olarak büyük başarıları, fedakarlıkları ve kahramanlıkları kutlamayı severiz. Ancak bazı başarılar, sessizce verilen desteklerle mümkün hale gelir. Kimse fark etmez, kimse duymasa da, bir apartman sakininin çamaşır makinesini biraz geç çalıştırması, bir minibüs şoförünün kornaya basmaması ya da bir kahvecinin sandalyeleri yere vurmaktan kaçınması… İşte bunlar, o gence “Senin için buradayız” demenin en basit ama etkili yollarıdır.
Sınav sabahı yalnızca gençler değil, hepimiz bir sorumluluğun eşiğindeyiz. Bazen bir mahallenin duyarlılığı, bir çocuğun hayatına yön verebilir. Bu noktada, sessizlik sadece bir eylem değil, aynı zamanda bir dayanışma şeklidir.
Bu pazar günü, eğer bir sınav salonunun yakınından geçiyorsanız, biraz yavaşlayın. Evdeyseniz, sesi biraz kısın. Sokaktaysanız, kornaya basmaktan kaçının. Çünkü o sırada, bir yerde bir genç belki de hayatının en önemli cümlesini okuyor olabilir.