Hiç tren yolculuğu yapma şansınız oldu mu? Olmamışsa kaçırdığınız çok şey var demektir. Bu yolculukların en heyecanlı anı, önce trenin düdük sesinin duyulduğu, sonra da kendisinin göründüğü andır. Trene binmek, trende oturacak yer bulmakla devam eder bu heyecan. Yolculuğun, vazgeçilmez tanışma faslı ’’yolculuk nereye’’ ile devam eder. O meşhur düdük sesi ile kalkan tren, yolun kenarına dizili sıra sıra iğde ağaçlarının arasından, kıvrıla kıvrıla gider. Kimi zaman altından, kimi zaman üstünden geçeceği o, irili ufaklı demiryolu köprülerini görür, ara sıra da içinden akıp gittiği karanlık tünellerden geçersiniz, hayallerinizle, özlemlerinizle birlikte. En güzeli de, akarsuların dolana dolana akışını, dağların tepelerin ovaların o muhteşem manzaralarını, meralarda otlayan hayvanları, tarlalarda çalışan kadınlı erkekli insanları, gökyüzünde kanat çırpan kuşları seyretmenin muhteşem zevkini yaşarsınız.
Hele İstasyonların sizi karşılayan vazgeçilmez akasya ağaçları ile kırmızı şapkalı istasyon görevlileri.
Birde : Tren satıcıları vardı, tren istasyonlarında ya da tren koridorlarında.
Ne lazımsa, ya da ne varsa ellerinde onu getirirlerdi tren pazarına. Karnı aç olana, ekmek peynir, ekmek yumurta varsa yeşil soğan, simit ,poğaça, çiğ köfte. Mevsimine göre yabani meyvelerden dağ armudu, ipe dizilmiş alıç, kenger sakızı. İlkbahar ise örgülü çiğdem demetleri, bostan sebzeleri.
Çocuklara balon, elma şekeri, limon sıkacağı, hele birde meşhur esansçılar vardı ki; kendilerinden önce kokuları gelirdi burnumuza. Daha uzayıp gider bu liste.
Piyasanın nabzını iyi bilir, tren esnafları. Günün hangi saatinde ne satacağını iyi hesap ederler. Mevsimine göre satacağı ürünler de değişir.
Nedense bu satıcılar, sattıkları ürünlerin ismi ile anılırlar ; simitçi peynirci, yumurtacı ya da baloncu gibi.
Bu satıcıların, fiyat politikaları günün saatine, trenlerdeki yolcu sayısına göre belirlenir. Bir de ürün maliyetine göre. Sermaye bağlayıp satıyorsan farklı, yabani meyve satıcısı isen; sermaye sadece emek olduğunda farklı. O zaman ne verirsen abi, fiyat politikası girer devreye. Eğer yemek saati ise yolcu da çoksa trende, o zaman da başka!

Bu satıcıların, kendileri yerde ise, trenin penceresinden sarkan müşterilere satış yöntemler farklı, trenin içinde ise satış yöntemleri, farklı olurdu. Pencere müşterisine önce parayı ver yöntemi uygulamazsa, tren hareket ettiğinde arkasından bakmaktan başka şansı olmazdı. Olmaz mıydı ? olurdu. Tren gider, satıcının parası da. Tren içinde satıcı isen, o zaman da kondüktör (biletçi) takibi var. Ona görünmemek esastır, ya bilet sorarsa, ya da tren içinde bağırarak satış yapma derse. Onun içinde ön vagondan in, arka vagona bin taktiğini bilmelisin.
Kolay değil tren esnafı olmak; beceri ister, cesaret ister, çeviklik ister. Hatta paran yoksa, canın sağ olsun demek ister..!
Tanırsınız aralarından bazılarını. Çünkü orasıdır onların ekmek teknesi ve hep oradadır onlar. İçlerinden bazıları da buradan kazandığı para ile okuyup hayatını kazanan insanlardır.
Tabi, birde rakip satıcı sorunu yaşar tren satıcıları, aynı trende aynı ürünü satan başka biri varsa o zaman sıkıntı.
Tren yolculukları genellikle uzun ve zaman zaman da sıkıcı gelir insana. Ama anlatacak anılar biriktirtirsiniz, tren yolculuğunda. Hatta kalıcı arkadaşlıklar bile. Taa Kurtalan’dan, kalkan Kurtalan Ekspresini düşünün, Haydarpaşa’nın o muhteşem bekleme salonunu geçip, denizi gören merdivenlerinden inene kadar. Günler süren bu yolculukta, kimler biner, kimler iner bu trenden. Kim bilir, kaç ayrılık hüznü yaşarsınız ayrılanlarla beraber; ya da içiniz ısınır kavuşup kucaklaşanların sevincini seyrederken. Bu yolculuklar, benzemez diğer yolculuklara. Otobüste yanınızdaki ile, uçakta da sadece kendinizle yol arkadaşı olursunuz.
Günümüzde bu yolculuk şeklini, bu tren satıcılarını görmek pek mümkün değil. Yolculuk sürelerinin kısalmasından, trenlerin büyük merkezler dışındaki istasyonlarda durmamasından ya da beslenme alışkanlıklarımızın değişmesinden olabilir.
Eline kalemine sağlık Halit kardeş .Ben de çocukluğumda tren yolculuğu yaptığımı hatırlıyorum.Tünellerin o kömür kokusu, birde istasyonlarda vedalaşanlar ilk aklıma gelenler.
Ellerinize sağlık hocam hikaye tadında okudum
Ne güzel yazmışsınız.Okurken sanki trenin içindeydim, satıcıları da gözümde canlandı.
Seninle bir tren yolculuğuna çıktık ve anlattıklarının hepsi canlandı gözümüzde..Kalemine yüreğine sağlık üstadım..
Halil’im, kalemine dimağına sağlık. Beni taaa çocukluğumdan başlayıp gençlik yıllarıma götürdün anılarımı tazeledi, yazıyı okuyunca o yılları ne kadar özlediğimi fark ettim, beni adeta zaman tünelinde götürdün… sağol Varol.
Halit abicim merhaba öncelikle emeklerine sağlık bu güzel yazın için
Akıcı bir şekilde keyifle okudum. en uzun tren yolculuğum izmir-denizli arasında geçti yazında okuduğum azda olsa o seyyar satıcılarla karşılaştım bir an o güne gittim.. tşk ederim tekrardan emeklerine ve kalemine sağlık. Sağlıcakla kal
Abim kalemin kuvvetli olsun . Hayatımda bir kere bindim trene (Ankara-Hekimhan) ama yolculugumu düşündümde yazın daha keyif verdi bana.
Yürwğine sağlik selamlar
Ellerine yüreğine sağlik
Okurken resmen çocukluğuma gittim.Bahsedilen tren şehirler arası ulaşım aracı olsada okuduğum bu yazı çocukluğuma yolculuk yapmama vesile oldu.kalemine saglik